16.4.10

duymuştum, şehirdeydim

duymuştum, şehirdeydim
gazetelerin senin esrarengiz kayboluşunu yazmasını. tam bir felaket...
duymuştum, şehirdeydim
ürkek bir balık gibi titreye titreye yürürdün evin içinde, sarsılarak dalardın o derin uykuya,
yeşil kanepenin sana tahsis edilmiş bölümünde...
işler, güçler vardı hep. hep oldu zaten.
rüyanda kırmızı, ıslak dilleriyle kurbağalar, yeşil dostların...
seni akşam yemeği yapmaya ant içmiş türlü çeşit mahlûkat.
ve o günlerde bizim ağustos böcekliğine soyunma lüksümüz yoktu.

duymuştum, şehirdeydim.
önce uykuların değişti, sonra uyanışların.
nefesin, nefessiz kalıp saçmalayışların. birer birer değişti.

duymuştum, şehirdeydim.
ben, bir yıl sonra yine aynı gün, bugün, üzerimde aynı etekle, ortaköy'de bir bankta alnının çatına düşen güneş ışıklarını seyretme isteğiyle dolup taşıyorum.

uyku-uyanıklık arası kanat çırpma sesleri, nefessiz kalışlar, uykuya teslim oluşlar.
duymuştum, şehirdeydim.
ah, uykun beni öylesine dinlendiriyor ki.

- doch doch!
- ja, natürlich!

Hiç yorum yok: